Bedenen veya ruhen dünya hayatının süslerinin verdiği tatmini tercih ettiğimiz nispette her aldanışa bir hoşluk izafe ediyoruz. Âdem soyu kendini tatminle muaheze ediyor. Tatminle ele geçirilen bilginin Allah katında hiçbir değeri olmadığı öğrenebileceğimiz en son, en zor şey. Nebiler, rasuller bunu erkene almak, bunu kolaylaştırmak için gönderildi. Böylece insanlık haline Âdem’le irtibatlandırılmış mutluluk bloğunu çatlatan birileri yerküre üzerinde belirdi. Onlar yüzünden hangi çağda, hangi coğrafyada, hangi kültür atmosferinde olursak olalım, avunduğumuz bütün hayhuya rağmen aramızdan aldanışın kerahati kanaatine erişenler oldu. Bu erişenler, erenler bizi imândan haberdar edenlerdir. Bunların başlatıcılarına resuller ve nebiler denildi. Başlayan her şey biter demişti Seneca. Öyle oldu. Rasul-i Ekrem’in risaletiyle mutluluk bloğu son kez çatladı ve yarıldı. Her türden ve her zaviyeden şüphenin sonuna insanlık vâkıf olabildi. Şakk-ül kamer bilhassa budur. Kur’an-ı Kerîm’in nâzil oluşuyla küfrün ebediyyen bozguna uğradığı ilân edilmiş oldu. Tekvin sırasında zuhurata duhul etmiş ve insanlığın zihin alanını fasılasız işgal altında bulunduran memnuniyet, kanmaca, kandırmaca mutluluğu keyfiyetinden doğan memnuniyet kıyamete kadar ihlâl olundu. Kur’an “alçaltıcı tatmin öte dursun, yükseltici imân beri gelsin” diyen insanların istinad merkezi oldu.
İsmet Özel, 3 Ağustos 2013
Tamamı için: http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr
No comments:
Post a Comment