Monday, September 2, 2013

DOLMUŞTA KİM VAR?



dolmusta kim var 1


Görsel: Buradan


Kadın Pazar gününün getirdiği rehavetle gün boyu evde ayaklarını uzatıp yatmayı beklerken dışarı çıkmasını icap ettiren telefonu alınca aceleyle hazırlanıp koşar adımlarla dolmuş durağına gitti. Geçen 4. dolmuş onun gideceği yöne idi, binip öndeki boş koltuklardan birine oturdu. Genelde tıklım tıklım dolu olurdu bu semtin dolmuşları, çoğu zaman ayakta, sarsıla kaykıla gidilirdi ama hafta sonunun rehaveti herkesi sarmış olmalı ki tenhaydı içerisi. Açık camdan dolan rüzgar saçlarını karmakarışık edince küçük bir aralık kalana kadar öne itekledi ve dışarıyı seyretmeye başladı. Aynı manzarayı dün de gördüğünü düşündü, beğendiği evin önünden geçmeyi bekledi. Çok sürmedi, hızla geçtiler oradan. Bir gün önce, açık duran pencereden kalabalık bir kitaplığın göründüğü odanın perdeleri bugün sıkı sıkı kapalıydı. "Algıda seçicilik" diye düşündü, "her yerde gözüme kitaplar çarpıyor". Düşüncelerini arka sıralardan yükselen konuşmalar böldü. Net anlayamasa da bir "simit" lafı geliyordu kulağına, zaten dolmuşun içinde de kesif bir simit kokusu vardı. Derken gürültü arttı ve bir kadın sesi "Simit fazlaysa alabilir miyim, ücretini ödeyebilirim" dedi. En arka koltukta bir simitçinin oturduğunu düşündü kadın ama gelen cevap durumun farklı olduğunu gösteriyordu: "Aa tabii, tabii" diye yanıtladı sorunun muhatabı, "buyrun alın, para katiyyen almam, afiyet olsun". "Hamileyim de" diyerek güldü simit isteyen kadın, "çok canım çekti, ilaç niyetine yiyeceğim". "Ah canııım, yarasın. Hayırlısıyla doğsun inşallah, bak kimse kimsenin kısmetini yemez, 3 tane alacaktım, haydi bir tane daha alayım demiştim, sana kısmetmiş" cevabı geldi simitlerin sahibinden. Sonra muhabbet büyüdü, bebeğin kaç aylık olduğu, sağlık durumu, ne zaman doğacağı, cinsiyeti masaya yatırıldı. O kadar gürültülü, yoğun bir sohbetti ve ortam öylesine altın günü havasına girmişti ki şoför kafayı çevirip ters ters baktı. Görünüşü ürkütücüydü, kadın "ben arkadakilerin yerinde olsam bu bakıştan korkardım" diye düşündü, zaten az evvel kendisini sollamaya çalışan bir arabanın sürücüsüne camdan kafasını çıkarıp fena halde bağırmıştı. "Buna bulaşmamak lazım" diye geçirdi aklından ve eğer film yönetmeni olursa adamı seri katil rolünde oynatmaya karar verdi. Ağarmış pala bıyıkları, çatık kalın kaşları ve fena halde korkutucu bakışları ile yakışırdı doğrusu. Şöyle bir göz gezdirdi dolmuşun için, dolmuştu işte, fazlalık hiçbir şey yoktu. Bozuk para kutusunun yanında bir cep telefonu, bir paket sigara, bir kağıt mendil, o kadar. Dikiz aynasının kenarına fotoğraf sokuşturulmuş, ucundan nazarlık sallanan, şoför koltuğunda tuttuğu takımın atkısı, motorun üstünde dantel örtü olan, ön camda maşallah yazan dolmuşları özledi. Sürücünün evine misafirliğe gitmiş gibi oluyordu o zaman. Bundaysa yegane eklenti camda yazan "NH" harfleriydi. "Nalet Herif" anlamına geliyor galiba diye kıkırdadı kadın, sonra utanıp kafasını cama çevirdi. O sırada durdu dolmuş, hamile kadın ve şürekası, simitçi kadın ve şürekasıyla gürültülü bir vedalaşma yaparak indiler. Dolmuş sessizleşti ve iyice sıkıcı hale geldi, "en iyisi ben de ineyim" dedi kadın, zaten yaklaşmıştı gideceği yere. "Müsait bir yerde" diye seslendi çekinerek, "Buyrun" dedi şoför, "sağ tarafa dikkat edin, motor geliyor". Düşündüklerinden utandı kadın, "iyi günler" diyerek minibüsten atladı.


No comments:

Post a Comment